26 Temmuz 2010 Pazartesi

Kalbim dünde kaldı...

Anne demek bir videoyu aynı gün 5 kezde izlesen hiç bıkmamak, çocuğun yanındayken ona vakit ayırmayıp tv izlemek, ütü yapmak, ev toplamak gibi diğer vazifelerini de yapınca vicdan azabı duymak, o olduktan sonra onsuz bişeyden tad alamamak, endişe yüklü bir varlık olmak, önceliklerini değiştirmek, hayattaki bir çok şeyi anlamsızlaştırmaya başlamak demek. Onu düşündüğünde gözlerinin hemencicik ıslanması demek, onun gibi tüm çocukları da çok sevmek, dualarını onlar içinde yapmak demek, akşam yemek yemicek olsan dahi  bişey pişirmek zorunda olmak demek, güne başka bir bünyenin biyolojik saati ile başlayıp yine onun saati ile uyumak demek. Ne yorgunluk, ne hastalıkları hakkını vere vere nazlanarak yaşayamamak demek.  Aşk sözcüğünü lügatında yeniden düzenlemek, uğrunda olmak, bu emanet varlığa kendin için değil onun için bakmak demek. Bir gün kendi ailesini kurunca köşene çekilip, o istediğinde yanlarında olmak demek, hayallerinin tümünü artık ona göre kurmak demek, onun diğer yarısı babasıyla başka bir boyuta geçip, 2 insan 1 olmak demek, kendini görmek, çocukluğunu tekrar yaşamak demek. Ne kadar kızsanda haklı olsanda saçların diken diken olsada kızdığın için bir de vicdan yapmak, yüreğinde mahkeme kurmak demek. Tek  bedende başlayan yeni hayatın, atan 2 kalbin doğumdan sonra ayrılsalarda 2 yürek taşımaya devam etmesi annelik demek. 

Bu pazartesileri hep böyle hissediyorum işte. Haftasonu yaşadıklarımız süzgeçimden geçiyor, bir terazi çıkıyor karşıma. Yeterince ilgilenebildim mi, iyi beslenebildi mi, özlemini giderebildi mi diye. Çünkü sen yine bu haftasonu hep tepemizdeydin babanla. İlgi istedin oyun istedin. Yapabildik mi bilmiyorum. Tek bildiğim sabahtan beri seni düşündüğüm. Biliyorum yarına geçecek bu ruh hali ve ben cumaya kadar kabullenmiş bir şekilde yaşayacağım günleri. Cuma ise ertesi güne seninle uyanmanın mutluluğuyla geleceğim işe.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...