28 Haziran 2011 Salı

Halam'a

Cep telefonum çaldı. Baktım halam. Kızım aramışsın ama komşudaydım dedi. Meğer ablam aramış. Eniştemin kulakları çok iyi duymadığı için "Bilcan'dı" demiş. Bana halam da bazen Bilcan der. O'da ben sandığı için aramış beni. Canım halam bu yazıyı neden mi yazıyorum;

Hal hatır sorduktan sonra İzmir'e gelebilseniz keşke halacım ne güzel gezerdik ama çok uzak artık değil mi? dedim. Israr da edemem ki. Nasıl edeyim. Yol çok uzun. Yaş 73. Bursa'dayken bir kez sırf ben istedim diye gelmişti. 1 hafta ben de kalmıştı. Ben öyle deyince Halam da, "bize zaten çok uzakların yolu göründü kızım" dedi. Hacca yazılmışlar meğer 5 sen önce. Bu sefer sıra gelmiş. Canım halam uçak yolculuğu için çok endişeli. Halam İstanbul'dan başka bir memleketimizi, bir İzmit'i, Bursa'yı bilir. Hiç öyle çok uzaklara gitmemiştir ki. Halamı uçak korkusu sarmış. İçim buruldu öyle konuşunca. Kendimce teselli ettim, cesaretlendirdim.

Telefonu kapadıktan sonra o nurlu yüzü geldi gözümün önüne. Birkaç sene önce sormuştum "hala sen ne zamandan beri namaz kılıyorsun" diye. Bilmem ki kızım herhalde kendimi bildim bileli demişti. (Bir de hemen arkasından siz gençsiniz olur kızım merak etme diye teselli eder her defasında.) Kendi halam olmasada aynı şekilde anlatırdım bu insanı sorsalar.

İnanç yakışır mı aaaaaa demeyin şimdi yazacaklarıma. İnanmak, ibadet ancak bu kadar yakışır insana evet. Bence halam ve eniştemin inançları uğruna yaptıkları herşey  beslenmek gibi bişey sanki.  Sıradan ve rutene girmiş. Hem de bir o kadar vazgeçilmez. Nasıl ki yemezsek gün bellidir ölürüz ya, onlar içinde ibadetsiz bir yaşam yoktur. Dillendirmezler yaparlar, yargılamazlar, sadece dua ederler. Sadece kendilerinden sorumlu olduklarının o kadar farkındalar ki. Kendileri için inanıyorlar yaşıyorlar.  Yüzleri bembeyazdır, nurludur derler ya öyle işte. Ne zaman arasam kapamadan önce ben dua ediyorum kızım hepinize, hadi allaha emanet olun demez mi, içimi eritir.

Evi hep naftalin kokar halamın. Çok temizdir. Hamarattır. Çocuklarına çok düşkündür. Babamı öyle çok hatırlatır ki bana. Çocukluğumda neredeyse her bayram giderdik halama. O kadar çeşit yemeği tek başına nasıl yapar diye şaşardım. Somra bir gün annem demişti. Meğer eniştem de yardım edermiş halama.

Allah'a emanet gider gelirsiniz Halacım inşallah. Bizim dualarımız sizinle.

Not:Resim Etsy'den... Yapmayı planladığım etamin örneklerinden...

26 Haziran 2011 Pazar

4 yaş yıl sonu gösterisi

Saat 2'de babası okula bıraktı. Evden çıkarken. Öptüm, başarılar diledim. Saat 4'de bizde okulda olacağız dedim. Koşa koşa gitmiş okula. Hadi baba servisi kaçırırım demiş.
 Oğlumuz okulda son provasını yaparken biz evde hazırlandık. Çıkmadan önce bir kare.
 Yolda giderken. Neden bu kadar heyecanlandığımı hala bilmiyorum.
Perdenin açılmasını beklerken. Hakkıcım özellikle bu resmi koydum. Sonunda güzel poz yakalamışım dediğim anda senin muziplik yapacağın tutmuş. I'm so sorry darling... :)
 Ve perde açılır. İlk 6 yaş çıkar ama anne daha onları izlerken ağlamaya başlar.
 Canım oğlum, bu tarifi olmayan bir mutluluk...
O rolünü icra ederken, ben belli etmemeye çalışarak ağlarken...
Minik elin emeği...
 Gösteri bittikten sonra koştu koştu yorulmadı...
Öyle çok istedim ki çok karemiz olsun oğlumla gösteri çıkışında. Elbise giy demişti ya. Öyle özendim ki. Tek elimi tuttuğu an. Yanımda zor yürüdü. Kıpır kıpır. O'da heyecandan yerinde duramadı.
 Elini tutmaya ve yanında durmaya çalışırken....
Akşam oldu. Önce teyzesine uğradık. Sonra babasıyla park ve eve dönüş. Saat 22:30 a kadar zor dayandı. Uyumadan önce;
-Anne çok yoruldum bugün, gösteri uzun çok uzundu anne...
Uyudu. Bu gece oğlumuzun gösteride yaptıklarından konuştuk babasıyla. Mutlu oldum. Çok şükrettim. Dua ettim. Az önce mutfakta gözümün önüne geldi sahnedeki halleri yine gözlerim ıslandı.
Kendine düşeni çok güzel yaptı. Ama 6 yaşın yaptıklarını yine gösterdi bu gece. Belli ki aklı kalmış. Eminim ki o hareketleri yapmayı istiyordu. Hepsini ezberlemiş çünkü. Nedense bende hep bir üst sınıfımdakilerin yaptıklarını merak eder, hatta ders kitaplarını en ince ayrıntısına kadar okumaya bayılırdım.

25 Haziran 2011 Cumartesi

Kelebek ile uğur böceği.......

Çarşamba sabahı oğlumu okula bırakırken 2 çiçek koparıp bana verdi. "Senin için anne" diyerek. Bu gece yıkadım O'nu. Yarın yıl sonu gösterisi var hadi oğlum erkenden uyu bak yarın önemli bir gün dediğimde hiç itiraz etmedi. O da heyecanlı farkındayım. Geçen akşam "acaba kotumun üstüne ne renk kıyafet giysem gösteride" dedim. Kot giyme anne elbise giy elbise deyince, yeni bir elbise aldım kendime. Yarın inşallah çok güzel bir gün olacak.

O'nu izlerken yine ağlayacağım kendimi tuta tuta. Sanki bir tek Çağan varmış gibi sahnede sadece O'nu izleyeceğim. Diğer aileler içinde, kendimiz içinde şükredeceğim yine biliyorum.

Sudem için yaptığım kelebek nihayet bitti.Yarım yamalak haliyle gördüğünde çok mutlu oldu. Yarın akşama hediye paketinde götüreceğim Sude'me. Ah Sudecim ne gülerdik biz sen 2 yaşlarındayken saçlarını düzeltişine. Hala gözlerimin önünde... Öyle çabuk büyüdünüz ki,sen bizim 3. göz ağrımıssın.

21 Haziran 2011 Salı

Haftasonu


Bu haftasonu Dalaman'daydık.
Pazar sabahı 5 de uyanıp babasıyla ilk kez balık tutmaya gitti oğlumuz. Giderken uyumuş. Hatta denizin kenarında da uyumuş bir ara. Babası giderken bol bol resim çekmiş.

Hakkı'mın amca kızı Dicle ile tanıştık. İkizleri sevdik bol bol. Irmak Çağan'ı ele geçirdi. Aras yalnız kaldı ağladı. Ben Irmak'ı sevmek istedim pek yanaşmadı. Böreğini ne yaparsak yapalım yediremedik Irmak'a. Sonunda Çağan yedirsin dedi. Çağan da Irmak'a kendi elleriyle böreğini yedirdi. Biz bol bol sohbet ettik hatta dedikodu yaptık. Akşam Hakan'da gelince eğlendik. Dicle ile yüz yüze tanışmaktan mutlu oldum. Pazar sabahı dedesinin bahçesinden eriğimiz topladık, komşudan yumurtalarımız ve tereyağımızı da aldık. Bir nebze de olsa doğal beslenelim diye.

Dalaman'dan dönerken bir ara dikiz aynasında yol boyunca uyuyan  oğlumun yorgun yüzünü gördüm hemen çektim. Akşam geç geldik. Bu kez yolda bitmek bilmedi. Yıkandık, canımız istedi, aldık bir güzel sucuk yedik.

Pazartesi sabahı yorgundum ama güllerimle gittim işe yine.

Akşamında ise ablamlar +1 ile bizdeydiler. 2 çocuk, 2 balık, 3 tavşan, 5 kuş derken sonunda Sude'nin hayalleri gerçek oldu. Yeni evlerinde artık Sude'yi yepyeni bir hayat bekliyor. Oskar ile birlikte Sude de bambaşka bir çocuk olacak ya bunu iyi biliyorum. Dili dönmeye başladığından beri hayvanları çok severdi, köpek alalım derdi. İstediği oldu. Oskar çok tatlı bişey. Minik, sevdik O korktu. Biraz alışınca koltuklara tırmanmaya kalktı.

Böylece 2. deniz maceramızıda bir güzel sonlandırdık.

15 Haziran 2011 Çarşamba

Bugün ben işteyken......

Sabah önce beraber işyerime geldik oğlumla. Yolda önce etrafa baktı meraklı meraklı. Yolumuz 20 dk kadar olduğundan 10. dk sında başını omzuma yasladı küçük oğlum. Tam biz simitimizi yiyecektik ki babası geldi hemencecik. Öğlene kadar gezmişler. Önce vapura, sonra metroya, en sonda minibüs ile eve dönmüşler. Toplu taşıma araçlarını çok seviyor oğlumuz.

Bu gece ablamın yeni evindeydik. Birkaç mobilyası geldi. Beklerken,  bizim içinde hayal kurdum, bahçeli bir evimiz olsun dedim. Bence ben daha heyecanlıyım. Ablamlar yoruldukları için henüz tadına varamıyorlar sanırım. Sarp ve Çağan ayrılırken ağladılar. Biri arabada, Sarp babasında. Beraber kalsınlarmış. Dilimi ısırayım, can ciğer gibiler. Bu akşam tutulma olacağını biliyordum. Eve dönerken bakmaya doyamadım aya.

İşyerinde ofiste oda arkadaşım Burcu ve tokası resimdeki. Dayanamadım çektim. Öyle her güzellik her güzele de yakışmıyor. İşte Burcu da bizim evimizdeki delimiz tepesinde de var bir gülü. Genellikle  çift kolyeyle gelir işe. Benimse hiç aklıma gelmez. O yakıştırıyor işte...

Ve hergün evde geçirdiğimin 2 katı fazlası zamanımı geçirdiğim işyerimi çekmis canım sevgilim vapurdayken. Deniz neden insana özgürlüğü çağrıştırır ki?

12 Haziran 2011 Pazar

Vicdan...

Şu anne babaları anlamak ne zor şey değil mi? oğlum.
Haftasonu sana olmadığı kadar çok bağırdığım için özür dilerim,
O minik yüreğine fazlasından üzüntü koyduğum için özür diliyorum,
Ben kızdıkça sen gözlerini düşürdükçe seni anlamadığım için de özür diliyorum,
Sen yetişkin olmak ne demek bilmiyorsun, haklısın. Oysa ben çocuk olmayı biliyorum, benim daha anlayışlı olmam gerekiyordu.

Bak evimizde tam 3 dk önce senin sesin yankılanıyordu, ağlayan sesin,
-Ağlamamı durduramıyorum durduramıyorum, ağlıyorum.....
diye diye ağlıyordun biraz önce. Bak şimdi sessizlik var sesinin yerinde.
Sana hiç haketmediğin halde, içini çeke çeke uyumana sebep olduğum için çoookk özürdiliyorum.
Resimler bu geceden;
-15 sene sonra etamin çalışması. Orada burada görüp özendiğim,
-Oğlum Sünger Bop izlerken. Öyle keyifleniyor ki,
-Bu haftasonu  Cumartesi günü Hakkım'ın doğum günüydü ya... Cuma akşamından yaptım kurabiyeleri. Sonuç fiyasko... Cumartesi gecesi herbirimiz ayrı köşelerde uyuya kalmışız. Sıcak ve yorgunluktan. İyi ki Hakkı gece uyandı da yerlerimize geçtik. 

Doğum gününe dair duygularımı günler öncesinden not etmiştim. Öyle duygular taşınca. Başka bir sefere yazmak üzere... Şuan hiç aşık kadın hallerinde değilim çünkü. Hala aklım Çağan'da...

7 Haziran 2011 Salı

Bursa notları

Bahar yağmurlarını çok seviyorum. Mayıs'ın son haftasında balkonumuzda yağmur yağarken ettiğimiz kahvaltı ve akşam yemeklerimizi düşündükçe içime mutluluk doluyor. Hava ılık, rüzgarsız, yağmur ip gibi bulutlar alacalı iken yemeğimizi yiyoruz. Benim için çok romantik. Çağan için eğlenceli. Hakkı için mutluluk.

Bu hafta sonu Bursa'ya gittik. Gece 22:00'da vardığımızdan, tüm sevdiklerimizi görmek istediğimizden zamanla yarıştık, tedirgin ve nasıl geçtiğini anlayamadık. Yine de yetmedi. Çağan cuma gecesi cici annesinde kaldı. Cumartesi gecesi ablamdaydık. Pazar ise dönerken ben daha hiç Fatoş ablamda (teyzesi) kalmadım dedi ufaktan ağladı.

Bol bol çocuk sevdim. Fatoşumu Tuna'sını emzirirken gördüğümde gözlerim sulandı, sanki O bendim, kucağındaki de Çağan. Nefes alıp verişleri bile aynı bu bebeklerin. Doyamadık sevmeye, sohbete. Yarım yamalak bişeydi.

Beynim durdu benim iyice antibiyotik kullanmaktan. Yazamıyorum artık.

Beren'in büyütülmüş stüdyo resmini görünce; Fotoşop güzeli, Hülya bir, kızın iki dedim Fatoş ablama.

Erdem'e baktıkça güldüm; ya ağlıyor ya da bişeyler yemek istiyor. Ablamların ev anahtar teslimi kokteyline biz de gittik. Orada kola gördü içti. Yine istedi, ağladı babası izin vermedi. Hakkım ayran getirdi, yine ağladı, ayranı bitinceye kadar aralıksız içti pipetle...

Ayşem ne yazsam ki şimdi senin için. Babacım derken ağzından bir baba daha çıkıyor sanki. Konuşman, gülüşün, kendini karartman, saçlarınnn öyle bir başka ki. Nazlısın sen nazlı. Çağan'la da güzel güzel oynadılar.

Oğlumla ilk defa başka evlerde uyuduk biz. Tam yatacakken içim burkuldu. O an anladım yanımızda olmadığını, o ana kadar sanki odada uyuyordu. Uyumadan önce üstünü örtemedim ya öpemedim ya bu hüzünlerdi beni galiba. Cici annesine bir nebze olsa da doydu.

Bizim Bursa bu sefer telaş doluydu. Biraz da yorgunluktu. Ama olsun hasret giderdik ya...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...