Yemek olduğunu sandığı her şeye mammam diye numaradan ağlayan kapıncada mamayı susan, yürümeye çalışan ancak gövdesini ayakları taşımadığından zor ayakta kalabilen, annesini görünce tek hamlede kendini sağa doğru atan, ağzına doğru yiyecek uzatınca buna da kendini atan, uyku vakti gelince makamına (ana kucağı) geçip orda yarım saat kadar etrafa bakıp, dedeler gibi yavaşça uykuya geçen gördüğüm en huzurlu çocuk. Dağlara taşlara tık tık, maşallah olsun sana.
Bir kuş Beren'in elini ısırmış. Geldi bize sürekli; eline gösterdi, o sıra ürkek bakışlarını takındı, ardından huf fuf dedi. Kafamız şişti valla. Tabi Sude'nin kuşlarını her gördüğünde başa sardı.
Canım oğlum, ezelden seversin İrem'i. Ama nasıl sevilmezki. İnsanın böyle çocuğu olsun 3 de doğurur 5 de. 2 kardeşine de anne şefkati ile bakan, annesine hiç itiraz etmeyen, ufaklarla yaşıtlarıymış, akranlarıylada cızırtısız oynayan, Çocukta diyemiyorum ya sana artık İrem'cim. Koca kız oldun, elbiselerimizi paylaşır olduk.
Ayşem; bi kızdın mı bir çatarsın ki kaşını yanına yanaşamayız. Sessiz sessiz oynarsın, sonra birden gözüne kestirir "benim benim" diye başlarsın. Sarp'sa zaten inatlaşmaz o döner arkasını gider.Amma Çağan olunca bir tane daha "benimmmm" çıkar ardından. Hadi ayıkla pirincin taşını. Bir de ağlamaya başlarsan yandık. Hem küçük, hem kız, hem cadı. Çağan inatçı. Hangisine laf analatım. Sabırlı olduğumuzda sorun yok. Çorabını kendi giyen, daha 3'üne bile basmamış küçük abla, kara Ayşem. Senin kara gözlerini, lüle lüle saçlarını gördükçe hep derim kendime; "böyle bi kızım olsun :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder