11 Ekim 2010 Pazartesi

Çağan'ım büyüyor,

Oğlum büyüyor, artık o bebek vari bize bağımlı hallerinden eser kalmadı. Kararları var, duygularını net bir biçimde ifade edebiliyor. İstemediği bi şey olunca bunu ağlayarak değil de duygusunu belirterek itiraz etmeye başladı. Tuvalete kendi gidiyor, sifonu çekiyor, ellerini tek başına yıkayabiliyor. Sürekli bize öğrendiği yeni bir şeyi başka kurgu içinde dile getiriyor. Cam buharlanınca ısıdan, su ocaktaykende böyle oldu anne diyor. Ya da hırka giymezse hasta olabileceğini, ütüyü  fişte bırakırsam yangın çıkabileceğini bana öğütlüyor. Yatmışken, tv yi kapattın mı boşa gitmeşin anne elektyik diyor. Ektiklerimizi biçmeye başladık. 

Bütün bunların yanında Çağan'ıma bir an gaflete gece kızdığımda "anne bana bağıyma" dedi gururuna dokunmuş gibi. Özür diledim, haklısın dedim ama  gün boyunca uyumadın sende artık kapa gözlerini deyince o da sustu ve uyudu. Bana hak vererek. 

Akşam yemek hazırlarken hep bunu düşündüm. Çünkü içeriden sesleri geliyordu. Baba-oğul dergiyi almışlar önlerine, ona göre bilmece bulmaca ne varsa yaparken cümlelerini dinledim hep. Kocamandı söyledikleri. Zaten kelimelerde değişmeye başladı. Sesil yeşil oldu, o züden o yüzden oldu. Çok seviyordum ki o halleriyle kelimeleri. Onları dinlerken  bir şarkı dolandı dilime. Biraz önce netten bulup dinledim. Bu ses ve arkadan gelen müziğin dokusu çocukluğumu ve babamı anımsattı. Çünkü biz sabahları trt radyo ile başlardık güne. Saatin arkasındaki düzenek saat çalmaya başlayınca (tavuk kafasının bir indirip bir kaldırır ya o saatten işte) folyonun üzerine düşer ve radyo çalmaya başlardı. Hep hayalimdeydi,  bende böyle yapıcam bir radyoyu ve böyle uyanıcam güne diye. Ama yapamadın. Bir gün mutlaka yapıcam yakın biz zamanda, ama yine bu tatta eski şarkılarla uyanmak kaydıyla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...