Tatile çıkmadan izlediğim bir programda bahsetmişlerdi. Her geçen gün koylarımız tekne atıklarından ötürü kirleniyor. Maalesef Göcek'de nasibini almaya başlamış. Yine de o güzel koyda gönlümüzce eğlendik. Anne ilk kez "nefessiz kalırmıyım acabasını bırakıp" maskesiyle kafası hep suyun içinde balıkları seyretti. Ürkek anneni baba cesaretlendirdi. Çünkü bu kadar basit bir şeyde bile en kötü seneryoları kurarım ya beynimde. Yine ilk kez motorla gezdik. Denize gitmeden önce, boyundan çook yüksekte dedenlerin vitrinindeki resmimizi çekmeye çalıştığını baban görüp seni sandalyeye çıkarmış. Sonrasında yukarıdaki kareyi yakalayabilmişsin. Oğul annen ne heyecanlıydı o gün bi bilsen. Ve günümüzün sonunda kendi deyimiyle "Vitruvian Man" bize göre Hakan'ın evindeydik. Babanın neredeyse 20 yıllık dostu, sırdaşı, akıldaşı, artık benim içinde öyle. Civciv sarısı evine biz bayıldık. O kadar uğraştı, sabretti ama değdi. 2 eksiği var bu evin aslında 1 eş 1 çocuk dedikse de dinletemedik. "Ben çok mutluyum yalnız adamım" dedi:) Bizim sohbet çok renkli ama gece siyah-beyazdı. Gökyüzü simsiyah, ay dolunay ışıl ışıldı. Birde erkenden pireleri uçuşan sen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder