3 Şubat 2011 Perşembe

Az kaldı, az...

O'nun en kıymetlileri. Günler önce, evdeki mor çalar saati gösterip, demiri sağa sola vuran şekilde olanından almamızı istedi. Geçenlerde İkea'yaya gittiğimizde o uyurken bulduk, aldık. Babası tren setine ilave de aldı. Eve dönünce gösterdik. aman ne mutlu oldu. İlk gece saati elinden bırakmadı. Şimdi saat odasında, slonda, banyoda geziyor. Arada bir de bize soruyor nerde diye. Kendi saatin sahip çık diyiverdim en sonunda.

Bebekken ne çok izlerdi Gece Bahçesi'ni. Şimdilerde çok meraklı değil. Maka paka ile Igıl pigıl taa o günlerden. Aldığımız gün bile dün gibi aklımda. Oysa 2 yılı geçti. Biz daha mutlu olmuştuk bulduğumuza.

Zaman ya sandığımız gibi su gibi akıp geçiyor, yada aynı olduğundan günler anlaşılmıyor.

Hastalığımız geçmek üzere. Geçen akşam ilaç saatinde kendi içti şurubunu. İlaç içmeye meraklı çocuğun, ilacı sevmeyen annesi.

Haftasonuna 1 gün kaldı, hava kapalı, yalancı bahar gelse bari bir an önce. Öyle gidesim var ki Şirince'ye. Sadece yeleklerimizle gidip, güneşin ısıttığı, gölgedeyken hafif üşünülen bir gün olsun istiyorum. Sabah erkenden uyanıp, hava kararana kadar gezmeyi istiyorum. Bir termos çay, meyve, süt, akşamdan yapılan bir kek, bol oksijen, bol gözleme, bol resim, en çokta el ele yürüyüş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...