31 Mayıs 2010 Pazartesi

Babam baksana bana...


Okula başladığımızdan beri akşamları ve sabahları "akkımız" getirip götürüyor oğlumu. Bu yüzden midir bilmem daha bi babacı olmaya başladın. Önceleri ne istersen iste kelimenin başında  "anneeeee'lerin yerine şimdilerde arka arkaya "baba baba hadi hadi"'lerin var. En sevdiklerini onunla paylaşasın var.Bazı sabahlar bende kalıyorum birlikte gidiyoruz okula. Bir resmi olsun istiyorum sabahlarımızın. Senin başın babanın omuzlarında, elin elimde... O kısacık mesafede kuş seslerinden başka bişey duyulmuyor. Ve ben yanındaysam önce "kuşları duyuyormusun" diyorum. Sonra da yanından geçtiğimiz rengarenk çiçekleri gösteriyorum. Güne bu güzelliklerle başlamanı, bizden ayrılıyorsun diye hüzne kapılmamanı istiyorum. Nihayet seni her sabah güldüren tatlı köpüş Mozart da döndü. Yarın yine el vermeli mozarta.  Bugünlerde babanla evimize köpek alma hayalleri kuruyoruz. Hakkını vererek bakabilecek miyiz bunu düşünüyoruz.

28 Mayıs 2010 Cuma

Ali veli 49 - 50

Çok heyecanlıyım. Veli oldum veli. Sanki milli oldum der gibi. 18:15 veli toplantımız var. Heyecanlıyım. Seni başka birinden dinlemek, ya da kendimizi dinlemek. Minik kuzum sen gönüllü değilsin okullu olmaya, ben de gönüllü değilim bu kadar erken veli olmaya.   Şimdi Çağan'caya çevirelim bu konuşmayı. Oşun bişe omaş anne bişe omaş be...

20 Mayıs 2010 Perşembe

Umut=Mutluluk

Bu sabah servisi kaçırdığım için işe oğlum bıraktı babasıyla birlikte. Kordona girince anne geldik senin işyerine dedi. Hemencicik öğreniverdin oğlum. Meğer sen öyle uykulu, mağrur mağrur sarılınca bana ne zevkliymiş işe gelmek. Bu sabah dedimki kendi işin olsa, her sabah al çocuğunuda yanına git işe. O zaman ne ayrılık, ne endişe, ne doyamamazlıklar kalırdı hayatımızda. Belki de olur dimi. Gün doğmadan neler doğar diye boşa dememişler... 

18 Mayıs 2010 Salı

Anne bak hüüüf oluyo

Üst resimdeki çoraplara dikkat. Tam kapıdan çıkacakken geldi yanıma "Anne, ben gıyi çoyapları çıkayttım bentenli çoyabın tekisi yokmuş vaviyi giydim" peki aşkım sen nasıl istersen dedim. Çok mu mühim farklı çorapla dolaşması. Bari çocukken hoş görülecek iken dilediği gibi yaşasın. Büyüyünce çookk çıkar karşına  "aaaa" lar oldu mu şimdiler kınamalar ama asıl acıncak halde olanlar... Rüzgarı seviyorsun oğlum ne zaman böyle çok esse hemen fark ediyorsun söylüyorsun. Senin bu farkındalığın beni mutlu eden...

Hiç doyamam...

Bazen çok yorgun olduğumuzda  uyusada erkenden dinlenelim diye bin takla atarız. Uyuduğun zamanda 1 saat sonra yanına gelir sana bakarız, özleriz, hatta baban çoğu zaman "erken uyudu oğluşum hiç göremedik" diye hayıflanır. Bense her yanına geldiğimde öper, koklarım. Her defasında da ilk kez kokluyormuşum gibi büyülenirim.

Nar çiçeği misin?

Biz bu haftasonu dalından erik yedik, rokaları toplayıp salata yaptık, sonrada bu güzelliğe bakıp imrendik, dua ettik sağlıklı ve bir arada olduğumuz için.

Kaptan-ı Derya

     

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Anneler günü hediyem sen ve senden gelen karanfiller...

Biz

"Kardeşlik; beşikten mezara kadar süren bir oluşumdur" derdi BABAM

   
Sen pişirdin. Biz yedik. Ellerine, yüreğine, emeğine bol bol sağlık..........

Senin için seninle...

  Cumartesi günü pek bir huzurluydum. O yağmur havası bunaltsada içim kıpır kıpırdı. Nurcan teyzen ve çekirgeleri gittikten sonra öylece koltukta uyuyakaldın. Yağmur başladı ip gibi. Çıktım yavaş yavaş gittim kırtasiyeye ne geldiyse aklıma aldım. Döndüğümde uyanmıştın. Güle güle tom ve jery i anlatmaya başladın bana. Oğlum bak ben sana neler aldım dedim. Gözlerin kobacan oldu çıkardıkça poşetten boyaları kalıpları, hemen başladık boyamaya kesmeye. Bir tanesi Sudeye hediye. Annesi ve

İzmir

   

Uç uç uçurtma...

Yüzün hep böyle maviye dönük, yüreğin uçurtma gibi pır pır ve elini sımsıkı tutabileceğin dostların her zaman olsun oğlum...

13 Mayıs 2010 Perşembe

Keşke dememeyi çok isredim..


Keşke demeyi istemesemde diyorum.. İşte geçridiğim 10 saati seninle yaşamayı, kahvaltını hazırlamayı, öğlen yemeğimizi birlikte yemeyi, uykundan önce seninle kudurmayı, yemeklerimizi yapmayı, oynarken kendi kendine konuşmalarını kaçırmamayı dilerdim. Bugün senden ayrı kalmamın ileride sana sağlayacağı faydaları,  ayrılığımızın verdiği üzüntü ile kıyaslamıyorum. Çünkü  üzüntü işin duygusal kısmı. Bazen mantık daha dik tutar insanı ayakta. Sende böyle ol emi akşım. Akşamları yetmiyor bize 3 saat topu topu 3 saat. Neyi sığdırsak, atlamasak da sen her gece mutlu, biz de huzurlu uyusak. Sığmıyor oğlum haklısın sığmıyor. Bana yaptığın nazlarında, gece uyanmalarında, zaman zaman öfke nöbetlerinde hepsinde haklısın. Ben sana çalışmak zorundayım, senin istediğin ve ihtiyacımız olan herşeyi alabilmemiz için para gerekiyor dediğimde "ben vavi ayaba istemiyoyum anne" diyorsun. Vazgeçiyorsun biz hariç her şeyden.

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Ah orda olsam...

    
        
Önce Berenin saçını çeker, Erdeminde burnunu sıkardım. Çakır oğlumu, kara kızı ve Ayşemi alıp oyun oynardım. Beren ağladıkça ona bakıp güler, Erdemi çimlere atardım. Aslında çok şifre var son 2 resimde muradına ermiş 2 anne diyeyim anlayan anlar zaten. Laf aramızda abla çook güzel görünüyorsun. Beren yaz günü ne beresi o öyle kızım. Çıkar onu kafandan da o sırma kara saçların görünsün. Kara gözlü İbrahim...(Hep böyle gülsün o güzel gözleriniz....)

9 Mayıs 2010 Pazar

Önce&Sonra

Ah teyzem bizan teyzem diyen dillerin, sen hemencicik büyüdün. Bizan teyze bak ben batugan odum dedin. Adam oldun adam. Koca adam. Sen benim süt oğlum, Çağan'ın süt kardeşi evinin uğuru, ablasının kardeşi. Geldim ya size saçlar kırt kırt, baktım güldüm güldüm sonra sen güldün zaten sen hep güldürürsün. Seni çoook seviyoruz..

İyi ki doğdun Sarpım ama bebaber doğduk....

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...