21 Haziran 2010 Pazartesi

Aşk

Bu hafta sonu geceyi gündüz, gündüzü gece sandık öyle yaşadık. Cuma akşamı 5 sıralarında çıkmaya başlayan ateşi ancak 2 saatliğine falan düşürebildik. Kuzum sen belkide 38 aydır içmediğin kadar çok şurubu bu 2 günde içtin. Ama hep böyle gülüyordu gözlerin. Baş edemeyeceğimiz bir şey değil ya buda bitecek eninde sonunda dedik. Dışarıyla tek temasımız balkondu.  Ateş ölçer elde, şurup saati için gözümüz saatte geçti 2 gün. Ateşin düştüğünde babanla resim yaptınız tahtanda. Baban yine çok güzel çizmiş. Aycancım kalemlikleri oğlumla yaptık. Sen de istersen Yiğit'e yap. Tuvalet kağıtların bitince rulolarını atma. Yaparken ben sana anlatırım. Çağan çok keyif alıyor boyamaktan, kesip yapıştırmaktan...
Anne benim yeşmimi çekeymişin dedin bakınca da güşel mi anne diye yine sordun. Hangi anne evladını güzel bulmayabilir. Anne olduktan sonra sevdiğim sözlerden biridir "Kirpi yavrusunu pamuğum diye severmiş" Kirpi tabiki sen benim pamuğumsun. 2 gün içinde bizi en çok eğelendiren senin çenenin uyku dışında hiç kapanmayışıydı. Sürekli anlattın sordun. Taa eskilerden çıkardın bulup önümüze koydun. Haftalar önce makinanın tuşunu kırdığını söyledin ama yanlışıkka oldu  dedin gözlerin kapalı ama mahrur mahrur uyanırken. Halbuki kızmamıştık sana. (Baban azıcık bana kızmıştı.) Küçük sevdiceğim bu satırları senin küçük horultuların eşliğinde yazdım. Biraz kitap okuyup bende uyuyacağım. Bir tatlı ki elimdeki Aşk okuması. Geç bile kalmışım okumaya...

19 Haziran 2010 Cumartesi

11 sene sonra peşi sıra....

Berenim ve Erdemim, bundan 11 sene önce İrem ve Kerem'de sizin gibi 3'er ay arayla doğmuşlardı. Yani onlarında bir kader birliği var. Buna gülerim ben. Poh hoh hoh.  Abla ve abinizin izinden gittiğiniz pek belli. Berenim görgüsüzüm benim daha 10 günlükken küçücük ellerinde allar morlar vardı. Küçük savaşçı Zeyna bak şimdi yanaklarında açmış güller rengarenk. Erdem sana sözüm yok benim. Şimdi sana Nurcan teyzenin hitabını yazacağım burdan korkuyorum anneden. Forman pek yakışmış ama. En büyük bizce de GS.  Sadece babanın tepkilerini görmek isterdim sen o formayı giyince..

16 Haziran 2010 Çarşamba

Mazi

 
Resimleri hard diske aktaralım dedik, hadi bide eskilere bakalım derken en sevdiklerimden koydum birkaç tane. Aycan turuncuyu senin için koydum ablam. Fatoş abla baktım da sende bir zamanlar zayıfmışsın... Nurcan abla sana mail attım en güzel resmi, Ayşemin eskilerinden koyacaktım ama kafa karıştırmayayım dedim. Şimdi Erdem mi, Ayşem mi diye. Bir anne çocuğunun bebekliğini niye özler bilmiyorum, koca adam olunca da çocukluğunu ve ergenliğini mi özleyeceğiz. Bakmaya doyamadıklarımız içimize sığmıyor ki buraya sığsın. Çok geç oldu. Malum yarın iş var, keşke h.sonu olsaydı. Neyse onada 2 gün var.

14 Haziran 2010 Pazartesi

Cüce ve sahne....

Pattoş teyzesi sen hiç böle tatlı cüce gördün mü? Beren'e göster. Malum hiç cüce görmemiştir.....
 

Gururlanmak ama kibirle değil mutlulukla. İşte bunu bugün öğrendim. Oğlum daha çıkmadan sahneye diğer çocukları izlerken başladı gözlerim dolmaya. Sen çıkınca güldüm, şaşırdım, hayret ettim. Çok güzeldi gördüklerim. Çok mutlu olduk. Arada şöle bir ses geldi sen sahneye çıkmaya hazırlanırken, "Bizan teze taan nede" Şimdi çıkıcak bekle Sarp. Sen de gidicen mi oğlum okula, böyle sende gösteri yaparsın deyince "hayı ben gitmeyecem okula" dedi.

11 Haziran 2010 Cuma

Kara Çalım'a

2 kişilik hayatımıza bir gün iki eliyle bizi böyle tutan yavrumuz geldi. Sevdiceğim seni çok severim bilirsin. Her halimle seversin beni ben de bunu bilirim. İlk günlerimiz var aklımda dünden beri. Beni ilk kahve içmeye davet edişin ama o kahveyi içemeyişimiz. İlk görüşmemizde yediğimiz dondurmalarımız, uzun yürüyüşümüz, benim heyecanımı dindirmeye çalışman, rahat hallerin. Sonraki günlerde de hep seni dinleyişlerim, anlattıkların. Senden öğrendiklerim çok. Aşık, bitanecim, akkım, akşım, kara çalım. Sevdiceğim hep çok mutlu ol, hep birlikte olalım, bana kattığın her şey için teşekkür ederim. İyi ki varsın, iyi ki doğdun... Tık Tık Tık
(Only for you bebiş)

6 Haziran 2010 Pazar

4 yapraklı yonca...


Bir öğlen arasında çimlerde canım ve canımın canıyla oturmak, akşımızın baktığı ekrana gülümsemek ve çocuğumla çocukluğumdaki gibi yeşilliklerde 4 yapraklı yonca aramak, oğlumla ve sevdiceğimle yarım saatte olsa çocukluğumu yaşadığımı hissetmek, "anne senin için bu çiçek"i duymak bana günün armağanıyıdı.

5 Haziran 2010 Cumartesi

Küçük kaptan

Babayla Çağan'a tatil, anne işte....

Anne ben tyene bindim....

Geçmiş zaman olur ki..

Biz 3 sene önce bu bahçede oturur karşılardık geceyi, sadece anne sütüyle beslenirken
bu gençler.  Bilemezdik o günlerde beraber oynayacaklar yine bu bahçede. İzmir'e göçme fikri bile yokken biz de....
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...