31 Mayıs 2012 Perşembe

Tatil son notlar.

Dalından dut yemenin tadı sadece İzmit'tedir.
Gerçi annem kaldırmasa beni, gidip yiyeceğimde yok ya komuşunun ağacında. İlk gün toplayıp getirdiği daha mı tatlıydı, hani hazıra kon misali. Ama Nurcan ablam olsa ağaçta dut kalmazdı. Bir de yerken şöyle derdi, "Kiraz dermiş ki; beni yiyen sapıma döner ama dikkat edin ardımdan dut geliyor"
 Annem diğer kızları için yanımızda götürmek üzere dut topluyor. Annelerin hakkı ö-den-mez...
Annem: "Bak annem bak, çiçek açtı dometesler, hadi kalk kızım"
Ben fotoğrafını çekerken de "Bak nelerin nelerin fotoğrafını çekiyor"
 Çağan'ım el emeğidir. Kimsenin katkısı yoktur. Ananesinin helvasına bayıldı oğlum bayıldı.
Yiğit'im, turuncum benim. Nasıl başka seviyorum seni teyzem. "Üçt atı üç dimi teyze."

"Çok ergen bir abiyim modlarındayım kimse bana bulaşmasın" der Kerem.
Tüm küçük kuzenlerin Kerem abi&İrem abla aşkı.

29 Mayıs 2012 Salı

Tatil ilk 2 gün



  • İlk kez taze çilek suyu içtim.
  • Dudakları çileklenmiş oğlumu öpmedim, çünkü kıyamadım.
  • "The green is good" gerçekten de değil mi yavrum. Bu fotolara baktığında hep bunu hatırla, sende yeşili koru...
  • Çok sırnaşık bir kedi. Sabah-akşam ayağımızın dibinde.
  • Nesrin Hanım'ın marifetli ellerinden çıkma  lezzetli yemeklerde o otlarında payı büyük bence.
  • Yürüdü, yürüdü yoruldu evladım. Arada suratını astı. Babasının belide ağrıyınca kaldı yaya.
  • Gece olunca o sessizliğe name yapan bülbüllerin sesi hep aklımda.
  • İlk sabah uyandığımızda Çağan'ın eşsiz yorumu; "Amma güzel uyumuşuz hepimiz"
  • Ne düşünüyor acaba o minik kolları başının altındayken, keşke bilebilsem.
  • Bu baharda kiraz favorimiz oldu. Teşekkürler kuzen Sude. Geçen sene senin sayende yemeye başlamıştı kirazı.
  • Gözümdeki, yüzümdeki ışıltı niye bu kadar çabuk kayboldu diye sormama gerek yok ki. O hiç sevmediğim cevabı biliyorum çünkü.
  • 2 günde kaç kez girdik biz o kapıdan içeri. Hımmm belki de 15-20.
  • Her odaya geçtiğimizde sarmaş dolaş koklamaya doyamadığım yavrum.
  • O yeşil koltuğa ve daha bir çok eşyaya bakarken otelde hep şunu düşündüm, "Kimbilir kimler oturdu güldü, kimler ağladı bu eşyalarda. Kimi zıpladı sevincinden, kimi oturdu sadece düşündü. Belki bir bebe hop düşüverdi çıkmaya çalışırken.
  • 2 akşam gecenin bitmesini istemediğim, iliklerime kadar kokladığım o havanın kokusu.
Dedim ki Hakkı'ya bir ara bakarken bu manzaraya, "Bir de burayı Sonbahar'da görmeli. Düşünsene herşey sarı, turuncu. Allahım nasıl olur ki acaba.

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Hasan boğuldu ve dönüşü

Pazar sabahı erkenden çıktığımız yolculuğumuz, otele eşyalarımızı atar atmaz Sutüven (Hasan boğuldu) şelalesine koşmamız, ince ince, ara ara yağan yağmur, o yağmura en başta oğlumun aldırmadan dağ bayır dinlemeden gezimiz... Hala tadı damağımda. Her anı saklı. Hiç silinmesin istediğim, bitmesini istemediğim o birkaç saat. Dönerken bir ara babası seslendi, "Gezmek budur değil mi babacım, baksana oğluşuma annesi nasıl eğleniyor"

Ceylan gibi sekti oğlum, sularda atladı, ben şapkasını kapattıkça O açtı. Sonunda hepimiz bıraktık kendimizi yağmura.

Çağan sadece evladımız değil bizim. Eşsiz bir arkadaş, bazen öğretici, bazen sabır taşımız, şu hayatta güzel şeylerin olduğunu en çok hatırlatan yine O.

Onlarca fotoğraf daha var yüklenecek. En yakın zamanda yüklemek dileğiyle. Ah bir de kocamın beli sakatlanmasaydı pek ala olacaktı. Allahım nasıl da sağ kolum, diğer gözüm O benim. O yorulmasın diye herşeyi tek başıma yapmaya çalışırken düştü aklıma sağ kolum diğer gözüm.

20 Mayıs 2012 Pazar

Fotolar güncel koordinatlardan değildir

Ruhum sarışın, kafam sarışın.

Araba sesi duymadan uyuyalı kaç sene olmuştu ki. Sanırım en son çocukluğumda, evimizin önünden henüz yol, kervan geçmezsen.

Adı tatil, gezmek, dinlenmek olsun, ne ise fark etmez. Hayallerimin aynı olduğu bir kocam var, babasıyla aynı anda uykuya dalan ve  babasınınkinden biraz daha minik horultusu ile O'na eşlik eden aşık olduğum bir yavrumuz var.

Dün bir kuyumcunun önünden geçerken,  "Gel sana bir yüzük alayım bebeğim"  diyor bizim oğlan...

15 Mayıs 2012 Salı

Armut dibine düşer. 2+2=4 gibi

İş yoğun, akşamları daha da yoğun. Haftaya bir güzel sıfırlamış olarak yüreğimi ve beynimi tatil hayalleri kuruyorum.
Oğlumuzun görünce heyecanla aldığı bu minik alet çantasına ne demeli. Hemen de tavladı babasını aldı. Bir de eve gelince babasının  çantasından malzemeleri paylaşmaları var ki tornovidayı, penseyi...

-Babacım bak yıldız tornovidadan 3 tane var. İstediğini al.
-Baba bana bir de böyle açılıp kapanandan hımmm hıhh evet pense verir misin.

Odasının baş köşesinde bu minik çanta şimdi.

Bir an,  geçtiğimiz yaz kayınpederimde yaşadığımız bir an canlanıverdi gözümde onları izlerken, ne hikmetse. Kayınpederimin tam takım alet çantasından Hakkı'nın heyecanla işine yarayacağı aletleri seçmesi...

10 Mayıs 2012 Perşembe

Mevzu bahis çocuk ise cümleler........

Sarma tenceresinin üstüne tabak koyarız hani pişerken dağılmasın diye. Çağan'ın resimli küçük bir tabağını sığdırabildim. Tam çıkarırken tabağı oğlumun gözleri önünde düşürdüm.Sapır sapır ağladı çocuğum. Hani aşkla hep o tabağını tercih etmiş olsa bugüne kadar yemek yerken anlarım üzüntüsünü de. İşte incir kabuğunu doldurmayacak cinsten ağlama fırsatı. Yanından ayrımadı ağlarken, yanında oturmalıymışım. Sarıldı sarıldı, koklaya koklaya annesini ağladı rahatladı sonunda.

Tek bir tabağın kırılış hikayesini elbette bu kadar uzun anlatmamalıyım ama sonu tatlı bu hikayenin. Tabağı kıran ben ama suçlu babası oldu. Önce o çok sevdiği kırmızı tabakları babasına yasakladı. Ben kırdım ama senin tabağını derken cümlemi bitirmeme fırsat vermedi. Annee, tabağı babam çıkarmadığı için suçlu. O çıkartsaydı kırılmazdı. Hem ben seni çok seviyorum, babamı daha az seviyorum!!!!

Ya böyle söyleyiveriyor çocuklar işte duygularını. Çok masumlar ama bir o kadar da acımasızlar. O'nun bu duygusu bize öyle sıradan ki. Günlük bir rutinimiz. Üçümüz oyun oynarken babası hep en son başlar. Saklambaçta babası yumar. Çileğin en güzeli annesinin; küçüğü ise babasınındır. Babasının yenilmesini ister oynarken, ama etrafa da hava atmayı bilir "Benim babam çok güçlü ve evdeki herşeyi tamir edebiliyor" diye. Yemeğini O'ndan önce bitirmemelidir babası. Daha bir akşam benim tabağımdakilerle ilgilenmedi bu çocuk. Bir gün bizim resmimiz çizmişti. Bende iki nokta göz ve bir çizgi ağız. Babasının ise tüm yüzü tam, kirpiğine kadar detaylandırmıştı. Özdeşleşme diyorlarmış buna. Erkek çocuk babası ile kız annesi ile özdeşleştirirmiş kendisini. Cinsel kimliğini kazanırken bir evre imiş. Amanın oku Bircan oku, aklına geleni sor Bircan sor. Sakın atlama, sakın unutma. Evladın için, kendin için...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...