26 Kasım 2011 Cumartesi

Uyku öncesi tilki

Annelik ile ilgili kendimi en çok sorguladığım anlar oğlum uyurken O'na baktığım anlar ve pazartesi sabahları. Yüzüne bakarken hemen yaşadığımız akşamın veya son bir kaç günün gözümün önünden geçmesi. Bugün ona neler verebildim, neden hata yaptığım  gibi  bir sürü düşünce o kısacık anda aklımdan geçiveriyor. İnsan evladı için herşeyi öyle komplike düşünmek zorundaki. Son zamanlarda kardeş meselesi öyle kurcalıyor ki beynimi. Kardeşlik, aynı kan ile aynı insanın  rahminde var olmak demek. Bu bağın beşikten mezara hiç kopmaması demek. Hatta büyükseniz sizden bir yaş küçüğünüz bile olsa O'nu koruma içgüdüsünün altında bazen ezilmek, mutluluğunu isteme yüküyle yaşamak demek. Fakat kardeş aynı zamanda anne-babadan sonra sizi koşulsuz sevebilen en saf sevgi demek. Böyle bir bağdan çocuklarımızı mahrum bırakmanın bencillik olduğunu düşündüğüm çok zamanlar var. Hayattan korkup cesaret edemediğim de bir o kadar an.

Az önce odasına gittim oğlumun üstünü örttüm ve dişlerimi fırçalarken yukarıda yazan her bir kelime kafamın içinde kemirdi beni. Unutmadan yazayım dedim. Çağan sormadan anlatayım dedim. Biz 5 kardeşiz ne çok, ne azız.  5 kız. Her birimizin kadınlığı, anneliği, işi farklı ama biz tam bize göreyiz. Bir arada olduğumuz zamanlarda üç didişir beş güleriz. Hele bazen sesimizi duymayınca telefonda o gün kendimizi eksik hissederiz.  Gel gör ki bitmiyor bu muhakeme bitmiyor işte.

24 Kasım 2011 Perşembe

Öğretmenler günü

Öğrencilik hayatım boyunca genelde sevilen, uslu bir öğrenciydim. Çok sevdiğim öğretmenlerim oldu. Platonik duygular beslediğim, neredeyse her genç kız/delikanlının başına gelen evredende geçtim. Öğretmenin insan hayatında çok önemli bir yeri olduğu malum. Geleceğimizin şekillenmesinde anne-babadan sonra en büyük etki yine öğretmenlerindir. En iyi iki arkadaşımdan biri öğretmen. Kayınvalidem ve kayınpederimde öğretmen. Öğretmenlik hakkında tecrübeyle sabit olmasada yakınen tanık olduklarımdan ötürü  epey fikre sahibim. Çok sabır isteyen, sorumluluğu çok ağır bir meslek olduğu kesin.
Çağan kreşe başladığında 3 yaş öğretmeninden başlayarak saydığımda şimdi 3. öğretmeninde 5 yaş grubunda. 6 yaşa geçmek için çok sabırsız. Her sene bir üst yaş grubuna geçtiğinde hemen adapte oldu. İşte bu noktada bütün emek öğretmenlerinindir. Oğluma kattıklarının yanında birgün içerisinde benden daha fazla vakit geçirdikleri, emek verdikleri gerçeğini hep yüreğimde taşıdım. Biz şanslıydık. Umarım tüm eğitim hayatı boyunca hep böyle rahat iletişim kurabildiği öğretmenleri olur oğlumuzun.

Günlerdir ne yapsam diye düşünürken bir anda ahşap kutuları peçete ile kaplayarak her bir öğretmenimize hediye etme kararını aldım. Çağan'a bahsettim hafta başında. Eve tüm malzemelerle gelince çok heyecanlandı. Birlikte boyadık kutuları önce. Tabii oğlum 2. kutuda hevesini alıp işi tamamiyle bana bıraktı. Son 2 gecedir 1:30 dan önce uyuyamadım 24 Kasım'a yetiştirmek için. Bu sabah babasıyla birlikte verdiler hediyeleri. Telefonda duyduğum sıcacık teşekkürler yetti bana.
Hani öğrenciyken kalem açardık ama sadece uçlarını toz halinde, sonra parmağımızla o boyalardan alıp boyama yapardık. Geçen akşam tek tek açtım her renkten. Küçük oğlum nasıl şaşırdı nasıl mutlu oldu.

23 Kasım 2011 Çarşamba

Caddelerde rüzgar, aklımda akş var.
Gece yarısında eksi yağmurlar.....

-Anne bizim evde turşu var mı?
-Yok oğlum ama alırız. Hayırdır nerden çıktı turşu şimdi?
-Çınar denemelisin dedi anne bende tadına bakıcam karar vericem. Tadı çok güzelmiş.

Kopyala-yapıştır modeli artık anne-babası değil sadece. Dönem arkadaş/akran dönemi.
Tüm evlatların hep iyi insanlarla karşılaması en sık ettiğim dua anne olduktan sonra.

22 Kasım 2011 Salı


1. Resim: Eve girerken gözlerimi kapattırdı. Sürprizmiş. Salona götürdü. O akşam yemeğimizi de mum ışığında yedik. 

2.Resim:Anne sen git git bak kendim uyurum. 3dk sonra baktığımda kuzumun pireleri uçuyordu. 

21 Kasım 2011 Pazartesi

Yazmaya çabalıyor, sürprizler hazırlıyor, resim yapıyor. Söylemeden dişlerini fırçalıyor.
Nasıl güzel yapmışsın, hangi el hangisi ile yaptın diyorum, her defasında ellerinden, ağzından, gıdısından öpüyorum.

Gıdı diyoruz biz hemen çene altında boynumuza. Anne gıdımdan öpme gıdıklanıyorum diyor. Bazen resim yaparken boyun çizmediğinde anne gıdısını çizmeyi unutmuşum diyor. Eve gidince gıdsında öpücem yine her akşam ki gibi.

6 yaşında olmak istiyormuş. Off anne yaa ne zaman olcak benim doğum günüm. Öğrenecek çok şeyi varmış.

13 Kasım 2011 Pazar

Bugünlerde bol bol yazıyor. Elinde kalem hevesi tavan yapmış durumda. Kendi adını heceliyor, şarkıları yazıyor kendince. Kulak çöplerimizden şekiller yapıyor resimlerini yine kendi çekiyor. Ben de bir telaş ki, seneye okul öncesine başlayacak ya inşallah, odasına masa düşünüyoruz babasıyla şeklini değiştiriyorum odanın kafamda durmadan. Haftasonları geç saatlere kadar uyuyoruz. Oğlumuzun erkenden uyanma halleri yok artık. Güya bayramda erkenden kalkacaktım. Yatak sıcacıktı hele uyandıktan sonra oğlumun pamuk sıcacık yanaklarına sarılıp tekrar keyif yapmak herşeyden güzeldi.

Çok kısmetli bizim oğlan. Haftasonu nevresim almaya gittim tül perde hediye ettiler yanında bir de. Hem de Mc Queen'li. Görünce bayıldı. Yeni çarşafları varya çok hevesli.

Bana ise bir haller oldu. Geceleri çok zor uyuyorum. Ne kadar yorgunda olsam bir şey dürtüyor işte. Depremler, gördüklerim çok işledi içime, yastığa başımı koyunca sapır sapır dökülüyorlar. Her konuda en kötü senaryoyu anında beynimde kurmakta üstüme yok.

Hele fotoğraflar bir facia. Makinada da sorun var sanırım. Hiç güzel değil, hatta felaket. Aşağıda yeni aldığım kerlentin fotosuna baktım da, bu kadar basit bir kare ancak bu kadar kötü çekilebilirdi herhalde.

6 Kasım 2011 Pazar


Arefe günü Kemeraltı gezisi, yine yeni arabalar, farklı olarak kardan adam küresi (ilgisini çekti ısrarla almak istedi), akşam babası ile market dönüşünde anneye bir buket çiçek  (kendi fark etmiş, almış. Yolda gördüğü insanlara bahsetmiş. Bir çocuğa çiçekçiyi gösterip sen de alsana annene demiş). Çok mutlu oldum duygulandım, çok parası olunca daha çok hatta dünya kadar çiçek alacakmış bana. Ve dün gece O uyuduktan sonra biraz keyif, bol duygulu sohbet başbaşa Hakkı'mla.

Bayram sabahı güneşli bir gün ama geç kalkılan birgün. Çocukluğumda bayramları hep erken kalktığımızdan, bayramlarda geç uyanmak alttan alttan huzursuz ediyor çoğu zaman. Kahvaltı sonrası önce çekirdek bayramlaşma, ardından apartmanda 2 ziyaret. Ama komşulara elimizde kendi çikolatamızı da götürdük. Öyle istedi çünkü oğlum.
Gün boyunca sevdiklerimizle telefonda bayramlaşmak bir de. Telefonda ne kadar bayram yaşanırsa yine payımıza düşeni yaşadık.

3 Kasım 2011 Perşembe

Dün akşam Çağan ile  kağıt kes-yapıştır yapıyorduk, benimkileri görünce açtı gözlerini çok beğendi kuzum "seni çok seviyorum anneee" dedi kocaman sesiyle. Benim küçük oğlum ne kadar kolay bazen seni mutlu etmek.
Bu aralar  her yere ismini yazışı var ki evimize şenlik. Odasında, koridorda neredeyse evin her köşesinde kocaman harflerle Çağan yazıyor. Ama arada ğ yerine n yazışın yok mu en çok ona bayılıyorum.
Dün gece Hakkı yazarken iki k oluşuna tepkisi de ayrıca özel. "Oha yani anne 2 tane mi"
Böyle işte oğlum. Günler geçip gidiyor. Kasım ayına girdik bile. Sonbaharı'da tüketmek üzereyiz. Sonra kış ve yine bahar. Her tomurcukla birlikte baharda umutlarımızda çoğalacak. Sonbahar ve kışın naif umutları yerini rengarenk kıpır kıpır heyecanlara, planlara bırakacak.

Önümüzde 5 günlük bir tatilimiz var. Hiç bir yere gitmeden inşallah evde üçümüzün geçireceği tatil. Planlar yapıyorum. Aslında hayalim sabahları erkenden uyanmak, ev halkı uyurken camın önünde bir kahve keyfi yapmak, gazete okumak. Sonra güzel kahvaltılar hazırlamak. Uzun uzun keyif ile sofradan kalkmamak. Hiç yapmadığım yemekleri denemek. Anne uykuyu çok seviyor. Uykusuzluğa hiç dayanamıyor. Belki en başında başlarsam tatilin alışıtırabilirm bünyeyi. Kendime sürekli söylemeye başlıyorum işte, erken kalk erken kalk erken kalk.....

Yine duygu topu günlerimdeyim sanırım. Seni çok özlüyorum oğlum. Bebekliğini, sana sarılmayı herşeyi işte. son zamanlarda eve gelince kokluyorum seni bolca. Sanki içimde tutabilecek lazım olunca hop diye oradan çıkarabilecek gibi. Bu sabah sen uyurken, uzun uzun UZUN ayaklarını sevdim, inceledim. Ayak işte değil alt tarafı, çocuğumun ayakları olduğu için o kadar güzel ki ayağına bile bakması. Doyulmaz evlada en çok bunu öğrendim son 4 yılda...

2 Kasım 2011 Çarşamba

29 Ekim her ne kadar bir şekilde kutlanmadıysa da ülkede, biz de bayram havası vardı. Bir ülke yönetiminin Cumhuriyet'in kuruluşunu o veya bu sebeple kutlamayıp, akşamında düğünlerde eğlenmesi gariptir. Ancak uzun zamandır öyle karşılaştık ki böyle durumlarla milletçe kanıksamışız. Bize düşen bayrağımızı asmak, çocuklarımıza uzun uzun anlatmak.

Teyzesi geldi Bursa'dan oğlumun. Koca teyzesi, en büyüğümüz. Ayşem'i doya doya sevdim. Nazlı, çatal karam Ayşe'm. Tüm günü benimle cızırtısız geçirip, akşam baban geldiğinde sesinin tonunun değişerek o nazlı havalara bürünmenin sebebini biliyorum. Baban senin prensin, kıymetlin. Cadılık yaptığında bile en yumuşak sesiyle kızım kızım diye seslenen çünkü O. 2 günü özetlemek gerekirse üzerinden geçen zamana rağmen,

Netice;

Çağan bir kez daha kardeşi olmamasından yakındı, erkek kardeş istediğini bir kez daha beyan etti. 48 saate ne sığdırılabilinirse payımıza düşeni yaşadık. Mehmet'in ağlarken iki dudağınıda öne doğru uzatarak kendini daha masum kılma çabası ile babasına yapılan ikramları hop diye midesine indirmesi ve çikolatayı açma gayreti gözlerimin önünde.  Çocuğum henüz 2 yaş 2 aylıksın ama adamsın adam.
Ayrıca hepimizin gözü aydın olsun ki, yeğen familyasından Sude de artık ergenlik dönemine girmiş ve triplerini atmaya başlamıştır. An itibariyle 3 ergenimiz olmuştur. Büyük ergenlerin biz ergeniz diye kendilerini ti ye alışları ayrıca anlatılması gereken bir mevzudur.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...