11 Şubat 2011 Cuma

Uzun ayaklı, küçüğüm...

Bilgisayarın başına geçtiğimde ne çok şey vardı aklımda yazacak. Resim seçerken uçtu gitti. Uykuda çöktü üzerime. Hiç iyi resimler çekememişim. Zaten az çekmiştik bu hafta, onlarında çoğunu beğenmedim. Yarın sabah ilk fırsatta hepsini canlandırıp zihnimde yazacağım. 

Resimlere dair kısa notlar eklemek istediğimden,

-İlk resimdeki su sebilini İzmir'deki bir elin parmaklarını geçmeyecek çıtır arkadaşlarımdan Merve Teyzesi :) aldı oğluma. (Allahım şimdiden bu satırları okuyunca Merve'nin sesi duyabiliyorum.) 

-Bak bu cümlenin hemen ardından (çıtır kelimesi çağrıştırmıştır) bir soru beliriverdi beynimde; ben ne zaman 30 yaşımı devirir yaşa geldim. 2 ay kaldı. Oysa, hislerim, umutlarım, ruhum hala 25.

-Uyku öncesi, cevizleri kendisi kıran küçüğüm. Öyle hoşuma gidiyor ki bu faydalı yiyecekleri yemen. Hele şu sıralar kuru üzümcü oldun iyice.

-Çok uzun zaman sonra pazara gittim bu hafta mesela. Hem de kıyafet pazarına. Öyle güzel şeyler aldım ki oğluma. Tezgahta ne varsa ellerken, kalabalıktan, sesten, beynin allak bullak olmuşken, birden eline çok beğeneceğin bir şey gelir ya. Benim elime ne çok şey geldi bu sefer.

-Ve yine dün geceden, babasıyla araba oynarken ve uyku öncesi demlenmeleri. Sonunda da mutlu son. Zamanında ve huzurla uyuyan bir çocuk demek (çünkü gündüz hiç uyumamıştır, gece 10'a kalmadan kendi gider yatağına tıpış tıpış) tam vaktinde paydos yapan rahat ebeveyenler demektir. Ve nadiren de olsa, huzurlu ve erkenden uyuma lüksünü yaşatır anne-babaya.  
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...