18 Ocak 2012 Çarşamba

Nefes

Bu akşam okulun pedagogu ile randevumuz vardı. 2 gündür aklımda bir sürü soru biriktirdim. Görüşmemiz 2 saate yakın sürdü. Soru işaretleri yerini yüzümde buruk bir gülümsemeye bırakarak, doymuş bir anne yüreği ile okuldan ayrıldım. Duyduklarım sadece Çağan'dan ibaret değildi çünkü. İçinde ben vardım, babası vardı. Hatta bizim anne babalarımız. Çocuklarımızda sandığımız, kaygılandığımız her bir duygu aslında bizim içimizde yaşattıklarımız. Bugün ortaya çıktığını düşündüğümüz, şaşırdığımız her davranışın tohumlarını bizlerin çocuklarımıza nasıl ektiği, onlara nasihat ile hiç bir şey öğretemeyeceğimiz gerçeği, ne istiyorsak önce bizim yapıyor olmamız gerektiği gibi çivi gibi saplanan gerçekler.

Ben dilini çok iyi kullanıyorsunuz bunun farkında mısınız diye sorunca Özgen Bey çok mutlu oldum. Çünkü bu kitabı okuduktan sonra çok şey öğrenmiştim, çok şey değişmişti bizim hayatımızda. Ben dilini öğrenmiştik, Teşekkürler Leyla Navaro "Gerçekten Beni Duyuyor musun?" Tüm anne-babalara ve olmak isteyen adaylara şiddetle tavsiye ediyorum...

Ve az önce Çağan'ı uyuturken yine benim tilkiler dönmeye başladı kafamın içinde. Yanına uzandım hemen dalıverdi uykuya. Yanından kalkmadan önce yüzüne baktım birkaç saniye, sonra burnumu küçük burnuna dayadım, ilk aklıma gelen şu oldu; insan başka kime bu kadar yakın, nefesini kendi nefesi sanacak kadar sıkılmadan durabilir,  ne kadar zaman dayanabilir? Deneyin bakalım çocuğunuzun dışında çok sevdiğiniz diğer yarınız sandığınız eşinizin burnuna dayayın burnunuzu kaç saniye kalabilir insan, ne kadar nefes almaya devam edebilir rahat rahat. Anneye-babaya, kardeşe nefes gibi muhtaç belki insan ama işte çocuk o nefesi ile boğan değil, nefes katan gibi, o küçük burnu tıkalı olduğundan çıkan minik horultusu ninni gibi olduğundan bu kadar işliyor insanın yüreğine, beynine, benliğine, her şeye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...