24 Ocak 2012 Salı

Tez vakitte...

Yaklaşık 1 sene önce bu zamanlarda bir dilek ama kaç vakte kadar yazmıştım. Şimdi yineliyorum bu söylediğimi. Ama bu sefer kaç vakte demiyorum. Tez zamanda inşallah diyorum.Bbunları yazarken bir yandan çok şaşırtıcı gerçekler duyuyorum tv den. Vücudumuzda yaralanmanın ardından kabuk tutma özelliği olmasa, hücre yenilenme ile yaralanan yada vücuttan kopan bölgenin aynen yenisinin vücut tarafından oluşturabileceğini tıpkı semenderlerdeki gibi. Hey allahım, yara hemen kabuk bağlarmış çünkü kabuk vücudun o bölgeyi enfeksiyondan koruma içgüdüsyle oluşturduğu yapıymış. Çağan'da bu akşam "Anne bu ayna neden ışığı yansıtıyor, anne yaa kattirimilyondan daha büyük sayı ne söylermisin nütfen diye yüzünü düşüre düşüre  ansiklopedik sorularla geldi. Ah çocuğum iyi ki google var değil mi? Siz hele hiç ansiklopedi görmeyecek nesilsiniz herhalde.

Dün ilk kez kan aldırdık kolundan. Ne ile karşılacağımızı bilmeden belki de bilirken Çağan'ın tepkisini kestiremeden gittik doktorun yanına. Ama sürpriz olmadı işimiz bittiğinde. Siz babanla yanımdan ayrılınca hemen bir mail döşedim babana oğlum hislerime dair. Aynı maili yarın sana da göndereceğim.

Kafam, duygularım, günlerimiz öyle dağınık, karmaşık ve toplanamaz geliyor ki bazı bazı. Bir makineye girsem, hepsini önem ve acil kodlarına göre sıralasa, yol haritamı çıkarsa, halletmem gereken her bir detayı böyle triko makinası gibi tıngır mıngır işlesem, halledebilsem.

30 yaş çok güzel derlerdi de inanmazdım bundan birkaç sene önce. Şimdi şimdi anlamaya başladım, her geçen gün toprağa ayaklarımın iyice geçmesi, süzgecimin deliklerinin küçülmesi ama sayısının artması. Kendimle takrar takrar tanışmalarım, gerçeğe aymalarım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...