26 Kasım 2010 Cuma

İşte öyle bir şey,


Koca oğlum, dün akşam, iş çıkışında, merdivenlerden inerken dışarıda camın arkasında bir çift göz bana bakıyordu. Kimbilir neler geçiyordu aklından. Akın akın kocamanlar insanlar nereye çıkıyor diye. Sen, yanına gelince fark ettin beni. Sarıldım sana. Anne çok özledim seni dedin. Minik annenin yarısını geçtin. Oysa daha geçen yıl sana ne diyordum; bedenin bir kucak, varlığın koca bir dünya" artık bir kucakdan daha fazlasın. Öyle hızlı büyüyorsun ki. Bunları düşünürken, aklıma ilk yürüdüğün günler geldi. Hani bebeklilikte uyanınca ağlayarak genelde haber verirdin ya kalktığını bazende mıkır mıkır. Sonra bir gün salondayken biz; pıtı pıtı diye ayaklarının çıkardığı o güzel sesle, uyanınca kendin gelmeye başlamıştın yanımıza. Uyandığında o ilk anlarda, sanki fırından yeni çıkmış ekmek gibi, sıcacık, yumuşacık, mis gibi kokarsın oğlum.  Ezelden severim çocukların ilk uyandıkları hallerini. Bir de mahrur olurlar, baş hep göğüse yaslanmış vaziyette,  öyle ayılırlar ya. Pamuk sanki pamuk. 

Dün babanla evdeyeken, sen uyurken baba bize yemek yapıyormuş. Sonra içeriden kıkır kıkır sesler duydum dedi. İçeri bir gelmiş bakmış, sen uyanmışsın, bilgisayarda senin ilk yürüdüğün günün videosunu açmışsın ona gülüyormuşsun. Hiç aklımdan çıkmıyor ki o gece. Öyle yerde yine seninle oynarken. Hadi tay tay derken, bir adım attın bir adım daha derken, bir babaya bir anneye, o 5 adımlık mesafeyi yavaş yavaş adımlarken sen. Biz ne mutlu olup, nasıl gülmüştük, gözlerimiz nemli nemli.

Büyümeni izlemek çok keyifli olsada, özlüyorum işte eskileri. Demiştim ya daha öncede, biraz daha büyüyünce de bugünleri özleyeceğim. Çocuklar annnelerin gözünde hiç büyümüyor ya ondan herhalde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...