13 Aralık 2010 Pazartesi

Bu hafta sonu beni en çok kuşlarımız yordu...

Bu haftasonu Sudem'in kursuda olmasa hiç dışarı çıkmamış olacaktık. Bu sebeple onu kursa bıraktıktan sonra, bize kadar teşrif etmememiş kar için, evimizin tam karşısındaki dağın eteklerindeki karlara gittik. Plansız gittik, resimsiz döndük. Eldivenlerimiz yanımızda olmadığından, kardıran adamda yapamadık. 10-15 dk da olsa çok eğlendik bembeyaz karların içinde. Burunlarımız kızarınca döndük. Pazar için söz verdikse de oğluma gitmedik. Çünkü karlar neredeyse yok olmuştu tepelerden. Zaten kendiside istemedi.

Cuma akşamı sırf onun için yaptığım çorbadan 1 kaşık bile içeremedik. Öyle halsizdiki. çok şükür artık iyileşmeye başladı.

Canım oğlum, pazar günümüz el ele diz dize geçti. Ah birde gece olunca  uyku öncesi krizlerimiz bitse. Nereden çıktı diyorum hep. Nerde her gece 10'da emerek uyuyan oğlum. Gündüz uyutmadım yarın okul var erkenden uyu diye. Sürekli itiraz ediyorsun. Biz geriliyoruz, sen de hırçınlaşıyorsun. Uykun var her halinden belli. Kendi kendimi avutuyorum, bu bir dönem ve geçecek.

Uykudan önce, kendimi tuta tuta sabırla sana ninni söyledim. Sen "anne küçücük elleri düşmüş yastığınayı söyle" dedin. Söyledim ama sadece nakarat ve günlerin getirdiği mutluluk olsun sana....... mısrasını. Evirip çevirip hemde. O kadarını biliyorum ya. Bir iç çekiş duydum senden şarkıyı söylerken, aldım kucağıma kirpikler ıslak, neye üzüldün oğlum dedim. Nasıl içli bir sesle "kardesim yok benim" dedin. Kardeşimin adı Ali olsun dedin. Sen arkadaşınımı özledin diye sordum. Evet dedi sadece.

Senin bu hüznünün altında neler yattığınıda biliyorum ya oğlum. Yarısını yukarıda anlattım. Bu uyku öncesi direnme ile nasıl baş edeceğiz bunu bizim öğrenmemiz lazım. Kendimiz gerilirken, seni de üzmememiz lazım. Lazım da lazım. Bizim çoook şey öğrenmemiz lazım. Annelik-babalık hiç bir zaman bitmeyecek bir okul ya. Babamın da dediği gibi bir zamanlar; "çocuklar büyüdükçe dertleri de büyür" ya oğlum.

Sonuna geldiğimde yazacaklarımın şunuda belirtmek isterim ki, bizim için bunların hepsi tatlı telaşeler aslında. Okula ilk başladığın günlerde çoook zor oluyordu ya ayrılmalarımız, bizim için o zamanlar kocaman olan bu sorun için büyüklerimizden biri demişti. "üzülmeyin bu kadar tatlı telaşeler bunlar" diye. İlk kez çocuk büyüten biz için hüzündü ya o anlar, sonraları anlamaya başladık ki, öyle değilmiş işte.

Not:Sarp ile Çağan'ı saldık uçsunlar diye. Neredeyse 1 saat uğraştım yakalamak için. Cuma akşamı labirentli otopark yaparken, yeni başlamıştım ki anne 4 oldu bu dedi heyecanla. Sonra rakamları  yaptık oğlumla. Son 2 resmi oğlum çekti. Bir de yıkandık, mis oldu mışıl mışıl uyuyor.  O yıkanınca ben rahatlıyorum, yemeğini bitirince sanki karnım başka doyuyor, üşümediğini bildiğimde içim sıcacık. Ya da bunların hepsi aslında anne yüreği.

1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...